Home » FELSEFE » Felsefe ve Hekimlik

Trigeminal Nevralji nedir? Nasıl tedavi edilir?

BEYİN TÜMÖRLERİ/ PROF. DR. MUSTAFA BOZBUĞA

Dr Professor Mustafa Bozbuga | Best Neurosurgeon in Istanbul, Turkey

Kafa Tabanı Cerrahisi Nedir

Beyincik Hastalıkları Nelerdir?

Mantık ve Tıp – Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa

Çocuklarda beyin tümörünün belirtileri nelerdir?

Beyin hastalıklarında tanı ve tedavi olanakları neler?

Beyin Kanamaları ve Beyin Damarı Tıkanmalarında Yeni Tedaviler

Beyin, Omurilik ve Sinir Tümörleri

Baş Ağrıları

ANEVRİZMALAR, BEL VE BOYUN FITIKLARI

NEDENİ BİLİNMEYEN BAŞ AĞRILARI HAZİRAN 2017

BEYİN KANAMALARI

Felsefe ve Hekimlik

picture2

(II. Urla Felsefe Günleri, 2015 tarihli konferansın özeti)

Felsefe ve hekimlik… İsterseniz önce, hepinizin bildiği, her iki sözcüğün etimolojik kökenine bakalım: Farklı dillerden gelmiş olsalar da, felsefe, –Yunanca phileo (= sevmek, aramak, peşinden koşmak) ve sophos (= bilgelik, hakikat) köklerinden türetilmiş olup (philosophia) bilgelik sevgisi, bilgelik peşinde koşmak, hikmet arayışı anlamlarına gelmektedir-, hekim sözcüğü ise, –Arapça hakim sözcüğünün hafifletilmiş bir telaffuzudur (hakim, kök harfleri “H-K-M” olan hikmet sözcüğünden gelir) ve her şeyi bilen, üstün bilgilerle donatılmış/mücehhez, filozof, hekim-, demektir. Görülüyor ki, gerçekte filozof ve hekim adeta bir eşanlamlılık göstermektedir.

İnsanı “Homo sapiens sapiens” olarak adlandırıyoruz, yani, “düşündüğünün üstüne düşünebilen insan”, ki bu tam olarak felsefenin tanımına karşılık geliyor. Gerçekten de, felsefe/felsefe ile uğraşmak, düşünmek insanın temel belirleyici niteliğidir ve bu insana içkindir. İnsanın en temel, en önde gelen, en önemli amacı, güdüsü ise hayatta kalabilmektir, yaşamını sürdürmektir, var olmaktır. Hekimlik doğrudan buna yöneliktir; insanın hastalıklarının tedavisini ve daha sağlıklı olmasını amaç edinir. Dolayısıyla, felsefe ve hekimlik, her ikisi de, insanın var oluşu ile doğal olarak başlayan/tezahür eden, hem insanın doğada kalabilmesi ve gelişebilmesini sağlayan faktörler olarak işlev görmüş ve gören hem de zaman içinde konu/nesne edindiği insanın çabaları ile kendisi ilerlemiş yaşam etkinlikleridir. Dikkat ederseniz, meslek demiyorum; çünkü, hem felsefenin hem de hekimliğin doğal olarak ortaya çıktığını ve bir yaşam biçimi olduğunu düşünüyorum ve bu etkinlikleri yapan insanların, -filozof ve hekimlerin- de ancak bu anlamda işin özüne daha uygun davranmalarının olanaklı olduğunu var sayıyorum.

Tarihsel seyri içinde filozofluk ve hekimlik çok yaygın bir şekilde birliktelik ya da koşutluk göstermiştir. Ancak, zaman içinde -özellikle modern dönemde/ Aydınlanma Çağı ile birlikte- ve sonrasında kozmolojideki farklılaşmalar, felsefi ve bilimsel düşüncedeki paradigmanın değişimler göstermesi, bilginin kapsamının çok artması ve günlük hayata yansımasının (= teknolojinin) gelişmesi ve sosyopolitik – ekonomik nedenlerle hekimlik ve felsefe arasındaki bağlar zayıflamıştır; özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında belirginleşerek hekimlik felsefeden adeta kopmuştur.

Hekimliği bir bütün olarak ele aldığımızda, bileşenlerini aşağıdaki gibi ortaya koyabiliriz:

  1. Pozitif (doğa) bilimleri ve Teknoloji (+ temel-dahili-cerrahi tıp bilimleri),
  2. İnsan ve toplum bilimleri (Humanitas) (ahlaki değerler – moral/etik, insani değerler, vicdan, merhamet, empati, dayanıklılık, sabır, hoşgörü,…), hekimliğin özünde yer alması beklenen unsurlardır,
  3. Estetik (zanaat/teknik yanı ki, geometri-tasarım-üç boyutlu düşünme, el ustalığı-inceliği, beyin-göz-el birlikteliği, strateji kurabilme,… içerir – özellikle cerrahide önemlidir,..),
  4. Felsefe ve Bilgelik unsuru
    1. bir üst dil ve üst bakış olarak felsefe,
    2. mantık-doğru düşünme ve akıl yürütme,
  • araştırma, soru sorma, sorgulama, eleştiri, irdeleme,
  1. bilgiyi açık ve seçik olarak ortaya koyabilme,
  2. sorun ve çözüm teorisi/görme geliştirebilme,
  3. olguların genel çerçevesini çizebilme, tümel düşünebilme,
  • somut-soyut ilişkilendirebilme,…
  1. Tarihi yönü.

Hekimliğin tarihsel seyrine baktığımızda:

  1. Antikçağlardan başlayarak – 1800’lerin sonuna değin

Hekimliğin Bulgusal Dönemi (Her bir semptomun ayrı hastalık sanıldığı, neden-sonuç ilişkisinin/rasyonalizasyonun henüz tam kurulamadığı dönem,…)

  • Mezopotamya Tıbbı
  • Eski Mısır Tıbbı
  • İbrani Tıbbı
  • Hitit Tıbbı
  • Eski Hint Tıbbı
  • Eski Çin Tıbbı
  • Eski Yunan Tıbbı
  • Eski Roma Tıbbı
  • Japon Tıbbı
  • Ortaçağ Tıbbı
  • Salerno Okulu
  • İslam Tıbbı
  • Rönesans ve Sonrası Tıbbı
  • Yüzyıl Tıbbı
  • Yüzyıl Tıbbı

Hipokrat, “… tabiat hekimdir, tabiat kendi yönünü belirler, tabiat hekimsiz hareket eder…,.. Her şeyden önce hastaya zarar vermeyeceksin, …. ağrıyı dindireceksin,…hekimin görevi hastayı nadiren iyileştirmek, çok kere ağrısını dindirmek fakat her zaman teselli etmektir…” demektedir.

Binlerce yıllık adeta suskunluk döneminden sonra, tıpta özellikle 19. yüzyılda belirginleşen olağanüstü bir gelişme, hastalıkları tanımlamakta ve tıbbın rasyonel kurgusunu inşa etmede, tanı ve tedavi imkanlarında ilerleme ortaya çıkmıştır. Bu gelişim, ivmesini artırarak günümüzde de sürmektedir.

19.Yüzyıl Tıbbı ve Sonrası

  • Hücresel Patoloji
  • Deneysel Fizyoloji
  • Anestezi
  • Bakteriyoloji, Cerrahi Antisepsi ve Asepsi
  • X-Işınları
  • Kan Transfüzyonu
  • Cerrahi Öğretim ve Eğitim
  • Cerrahi Hemşirelik
  • Cerrahi Dernekleri ve Dergileri
  • Cerrahi Anatomi
  • Cerrahi mikroskop (= Mikroşirürji)
  • Endoskop (= Endoskobik cerrahiler,…)
  • Teknoloji – Alet geliştirilmesi,… Dijital teknoloji,..
  • Viroloji
  • Rehabilitasyon
  • İmmünoloji
  • Onkoloji
  • Genetik, moleküler tıp
  1. Hekimliğin Laboratuvar Dönemi
  • Hekimliğin Klinik Dönemi
  1. Çağdaş Hekimlik(1950’lerden başlayarak,… özellikle son 30-40 yıl)

Hekimliğin bilim ve teknoloji yönü arttıkça aslında hekimlik teknik olarak daha da zorlaşır, bu sanki bir paradoks gibi görünmektedir; ancak, sonuç hem hastanın daha iyi tedavi edilmesini hem de hekimin yaptığı işte daha etkin, verimli olmasını, daha iyi bir hekimlik sunmasını sağlar.

Felsefe ve hekimlik arasında:

  1. Ontolojik,
  2. Epistemolojik ve bilim felsefesi,
  3. Etik,
  4. Mantık bağlamında ilişkiler – etkileşimler mevcuttur.

Kültürler (ontolojik anlayış, etik,… ekonomi,…) hekimlik anlayışı ve uygulamasında belirleyicidir (Lynn Payer, “Medicine & Culture”, Owl Books, Henry Holt and Company, LLC, 1988, USA):

  1. ABD’de “Endüstriyel Tıp” – Agresif Tıp, Yüksek Teknolojili Tıp,… , doğumdan ölüme değin; ancak, sigorta sistemi!, suboptimal tedaviler?…
  2. İngiltere’de “Kanıta Dayalı Rasyonel Tıp” – Economy, Empiricism, Pragmatism, Keeping the Upper Lip Stiff,… haklı kanıtlar!?…
  3. Almanya’da “Geist Tıbbı” – Romantik, Pesimistik, Holistik,…
  4. Fransa’da “Felsefi Tıp” – Kartezyen, Felsefi, Estetik,…

Tıpta son birkaç yüzyılda muazzam bir bilgi artışı ortaya çıkmıştır; tanı ve tedavi imkanları, öncesi ile karşılaştırılamayacak ölçüde gelişmiştir; tıbbi (= ilaçlar ile), cerrahi, radyasyon terapisi ve pek çok yüksek teknolojili tedavi yöntemleri ortaya konmuştur. Binlerce yıl süren sessizliğin sonrasındaki bu bilgi artışının arka planında aslında yine felsefe vardır. Rönesans ve sonrasında, felsefi bakışın – kozmolojinin değişmesi (F. Bacon’ın mantık anlayışı, akıl ve bilgiye verdiği önem; bilgi güçtür), (R. Descartes’ın res extansa – res cogitans ayrımı/dualitesi), ontolojik anlayışın Aristotelyen telos (ereksellik) – organistik anlayışından Newton’un mekanistik anlayışına dönüşümüyle, insanın da bir nesne olarak ele alınması, insan vücudunun çalışmasının da adeta bir makine gibi anlaşılabileceği ve müdahale edilebileceği düşüncesini ortaya çıkarmıştır (aklın en üst noktaya konarak doğanın anlaşılabileceği ve hakim olunabileceği yaklaşımı, …). Kant ise, Newton’un mekanistik anlayışını felsefede uygulamıştır. Buradaki kilit nokta, hayata-doğaya bakışta “nedir/niçin?” sorusunun yerine “nasıl?” sorusunun geçmiş olmasıdır. Böylece, felsefe bir düşünme zemini, anlayışı/ kavrayışı (= paradigma) oluşturarak hayatı (ve burada doğrudan hekimliği) etkilemekte, belirleyici olmaktadır.

Tıptaki gelişmelerin, matematik, fizik, kimya, biyoloji gibi temel bilimlerdeki parlak gelişmelerin sonrasına kalması ise, tıbbın tüm bu temel bilimlerden destek alan/beslenen/bu bilimler üzerine kurulan yapısından kaynaklanmaktadır.

Hekimlikte/Tıptaki bilgi ve teknolojideki bu artış, gelişmeler insan sağlığında, yaşamında ve yaşam kalitesinde belirgin iyileşmeler sağlamıştır; insanlığın bilim ve teknolojide ortaya koyduğu bu değerler en üst derecede övgü ve takdire layıktır. Ancak, insan sağlığındaki bu bilimsel ve teknolojik gelişmeler ve sağladığı imkanlar bir taraftan bu değerlerin ekonomik-ticari-endüstriyel kullanımı yollarını da ortaya çıkarmıştır. Bu ise, amaç – araç değer sistemini tersine çevirerek, (amaç olan) insan için var edilen bu bilgi ve teknolojinin ve insanın (hekimin, hastanın,…) araç haline dönüştürülmesine; aklın ise “araçsal akıl” olmasına yol açmıştır.

Hekimlik bilimsel ve teknik yönü ile birlikte pragmatik, felsefi – etik, insani, sosyopolitik ve ekonomik boyutları olan bir etkinliktir. Hekimlik, bir bütün olarak felsefi yönden ele alındığında pek çok soru – sorun alanı belirlenebilir; felsefenin en temel olarak işlevleri aşağıdaki soru ve sorunlar çerçevesinde, -birbiri ile iç içe- tartışılıp temellendirilebilir:

Hekimliğin güncel soru(n)ları nelerdir? – Felsefenin katkısı ne olabilir?

Genel hayat tasavvurunun – kültürünün/kozmolojinin (esas olarak ontolojik temellendirmenin), insanı kendi başına bizatihi değer (amaç, özne) olarak görmek yerine olayların akışı içinde (olgusal bir dünyada) insanı (maddi olarak) işe yarar bir biçimde (araç, nesne olarak, mekanik bir parça olarak) kullanmak şeklinde öne çıkması; yani, kapitalist – neoliberal sistemin hayata hakim olması, biyopsikososyal ve tarihi bir varlık olan insanın bütünlüğünün parçalanması ve değerlerin de buna uygun bir zeminde oluşturulması,

Sağlıkta ekonomik kaygıların öncelik kazandığı (ekonomi temelli) bir sistem/yönetim anlayışı etkin hale geçmiştir; bu ise hekimliğin ontolojik, epistemolojik, etik, … kavramlarını ve önceliklerini etkilemektedir (+ sağlık alanına pek çok sektör eklemlenmiştir).

Epistemolojik olarak, hekimlikteki bilgi daha çok empirik kaynaklıdır; ancak, -özellikle cerrahide olmak üzere- teknik bilgi/pratik-uygulamaya yönelik/zanaattan gelişen bilgi (sonuçta bu da empiriktir) mevcuttur (ve bu kişiseldir). Psikiyatri alanındaki bilgiler ise daha çok rasyonel bir kurguya dayanır, örn. Freud’un ruhsal aygıt (= apparatus)’ı tanımlaması,…vb. Bilim felsefesi yönünden baktığımızda, hekimlikte bilginin daha çok kümülatif olduğunu görürüz; zaman zaman, -temel bilimlerden gelen- sıçrayıcı bilgi artışı ve paradigma değişimi de yaşanır.

Mantık olarak hekimlikte teşhiste geri çıkarım (= abduction) kullanılır; araştırma ve deneysel çalışmalarda ise, önce dikkatli bir gözlem ve bundan tümden gelim (= deduction) ile çıkarılan bir hipotez, sonrasında tüme varım (= induction) akıl yürütmenin uygulandığı bir deney ve bulgular sonrasında da sonuç ve yasalaştırma vardır.

Standartlaşmamış durumlarda/Yeni ortaya çıkan sorunlarda nasıl bir yol ve tutum izleneceği; mesleki + etik + yasal ilkelerin (ve düzenlemelerin) ne ve nasıl olması gerektiğine yönelik soru – sorun – çözümler,…? Kadim dönemlerden günümüze kadar (kısmen güncellenerek) gelen klasik etik ilkeler (yararlılık ilkesi, zarar vermeme, kötü davranmama, adaletli eyleme, yaşama saygı, gizlilik-sır, özerklik, bilime saygı, mesleğine ve meslektaşlarına saygı, bilgilendirme,) kuşkusuz elzem olmakla ve korunması gerekmekle birlikte yeni ortaya çıkan durumları karşılamak üzere yeniden gözden geçirilmesi, yeniden tanımlanması ve günümüzün şartlarında eksikliklerinin tamamlanması gereklidir. Mevcut normatif etik (= ahlak) düzleminde oluşturulmuş tıp etiğinin ise, yeni soru(n)ları da kapsayacak şekilde felsefi temellendirmesinin yapılması yararlı olacaktır, başlıca:

  • İnsanın bizatihi amaç/değer olması; insan hayatının anlamlılığı,…
  • genetik çalışmalar,
  • organ ve doku transplantasyonları,
  • organ – doku – hücre bankaları,
  • embriyon üzerinde çalışmalar/deneyler,
  • küretaj ve kişi kavramı,
  • hayat süresi ve kalitesi/anlamlılığı,
  • onkolojik deneysel-laboratuvar çalışmaları – onkolojik hastalıkların deneysel tedavilerinde/klinik denemelerde onam, yeni protokoller geliştirilmesi,…
  • insanların deneysel çalışmalarda kullanılması,
  • psikiyatrik hastaların durumu/kişisel ve yasal hak ve sorumlulukları,
  • üzüntüyü en aza indirmek mi ya da hayatla mücadele mi,
  • ötenazi,
  • ölmüş insanın hakları,
  • bebeğe genetik müdahaleler/genetik mühendisliği,
  • toplumda –gelişmiş ve gelişmekte olan her toplumda- yaşlanmanın artması – genç nüfusun oranının azalması ve dolayısıyla nüfus proporsiyonunun değişmesi -önümüzdeki yıllarda doğan her üç bebekten birinin 100 yaşına kadar yaşayacağı ve 21. yy. sonunda ciddi bir sayıda 100 yaş ve üzeri olması bekleniyor- ve bunun tıptaki yansımaları, örn. kanser, demans, dejeneratif hastalıkların artması vb.,…vd….
  • (özellikle) kısıtlı durumlarda/bilimsel yönelim ve planlama olarak hangi hastalara ve hastalıklara öncelik verileceği; normalde (genel sistem içinde) sağlık politikaları oluşturmada esas alınacak kriterler ve seçilecek sistem sorunu; etik-felsefi bir yaklaşımla sağlık, siyaset ve ekonomi ilişkisi,… sağlık politikaları ve geleceğe yönelik planlamalar,
  • bilimsel araştırmaların (canlı organizma kullanmaksızın yapılanlar ya da canlı organizma -deney hayvanları, hastalar- kullanılanlar için) yapılma koşulları, konularının seçimi, pratikte uygulanma kriterleri,…, “bilimsel etik koşulları”,
  • hekim-hasta ilişkisi, hastanın ve hekimin hakları – ödevleri-yetki alanlarının belirlenmesi,

Tıptaki bilimsel gelişmelerin felsefi argümanları/temellendirme ve teorileri etkilemesi, örn. nörofizyolojik, nöroanatomik, nöroendokrin, nörofarmakolojik,… (= nörobilimsel) çalışmaların sağladığı yeni bilgiler, felsefi bir yorumla değerlendirildiğinde “Nörofelsefe” ya da “Zihin Felsefesi” ve “İnsan Felsefesi” yeni boyutlar kazanabilir,…özellikle etik alanda ve insan felsefesinde kavramlar yeniden ele alınabilir.

Ölüm felsefesi (/Yaşam ve ölüm felsefesi), felsefe ile hekimliği buluşturan son derece kilit bir konudur. Öyle ki, örn. Voltaire’in şu düşüncesini anımsarsak, “eğer ölüm olmasaydı, insan onu icat etmek zorunda kalacaktı”, ölüm ve yaşama dair felsefe ve hekimliğin birlikte söyleyecekleri düşünceler olması gerektiğini göstermektedir. Hayata dair pek çok sorunun anlaşılması, açıklanması, çözümü ve hekimliğin pek çok yönünün belirlenmesi ve yeniden tanımlanmasında bu alanda çalışmak yararlı olabilir.

Sağlık hizmetlerindeki –1. Primer (birincil) sağlık hizmetleri (= koruyucu ve geliştirici sağlık hizmetleri), 2. Sekonder (ikincil) sağlık hizmetleri (= tedavi edici sağlık hizmetleri), 3. Tersiyer (üçüncül) sağlık hizmetleri (= rehabilite edici sağlık hizmetleri), 4. Tamamlayıcı sağlık hizmetleri– düzenlemenin ideal şekilde olmaması (en etkin-kolay ve ucuz olan “Koruyucu ve Geliştirici Tıbbın” daha kuşatıcı ve belirgin sağlanması gerekir) da sağlıktaki sorunlardan biridir. Yine bu noktada da felsefe bir üst dil olarak belirleyici olabilir.

Sağlık alanındaki durumu, ülkenin ve dünyanın geçmişteki, güncel ve gelecekteki felsefi, bilimsel, sosyopolitik, ekonomik,… alanlarından ayrı düşünebilmek mümkün değildir. Tıbbın ve hekimliğin mahiyeti ve seyri de kuşkusuz bu ve diğer pek çok faktörle etkileşim içinde ve birlikte olacaktır.

Sağlık hizmetlerinin olmazsa olmaz unsurları:

  1. Etkililik,
  2. Verimlilik,
  3. Hakkaniyet (= Equity),
  4. İnsaniyet (= Humanity)

Hekimliğin ve tıp eğitiminin/akademik etkinliklerinin:

  • Felsefe ve insan bilimleri ile,
  • Temel doğa bilimleri ile,
  • Tıbbın kendi içinde farklı disiplinlerin birbirleriyle (= mültidisipliner),
  • Estetik/Sanat ile iletişim içinde olması gereklidir. Böylece hekimlikte, biyopsikososyal bir varlık olan insana holistik bir yaklaşım gerçekleştirilebilir.

Felsefe ve mantık, tıpta/hekimlikte, yalnızca hekim için değil aynı zamanda hasta için de elzemdir. Hekim – hasta ilişkisi kuşkusuz iki taraflıdır; iyi bir tanı ve tedavi için hekimin de hastanın da doğru düşünebilmesi ve eyleyebilmesi gereklidir.

Felsefeyi, bir yönüyle de adeta “hekimliğin hekimi ve hekimliği” gibi görmekteyim ve şöyle kurguluyorum: Felsefenin hekimlik için koruyucu hekimlik kısmı, hekimlik için en uygun/optimal (fikri, felsefi, paradigma olarak) zemini önermek-oluşturmak; felsefenin hekimlik için tedavi edici hekimlik kısmı ise, mevcut durumdaki sorunları ortaya koyarak çözümlemesini yapmak ve seçenek üretmek olmalıdır.

Prof. Dr. Mustafa Bozbuğa

Güncel Makaleleri Takip Et

E-posta listesine dahil olarak yeni yazı eklendiğinde bildirim alabilirsiniz.

Üye olduğunuz için teşekkürler.

Bir yanlışlık oldu

Galeri